<div><strong>Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ</strong></div> <div> </div> <div>Yeni kitaplarım! Hoş geldi, taze hakikatler getirdi, dünü hatırlattı, bugünü düşündürdü, yarın ne olacağına dikkat çekti.</div> <div>Meğer yayıncılık fedakârlık, kitap almak ve okumak ayrıcalık olmuş da hala yönetimler fark edemiyor gibi duruyor.</div> <div>Ecevit-Erbakan hükümetinin başlattığı ve neticelendirdiği Kıbrıs Barış Harekatından (1974) sonra gerek görevli, gerekse özel defalarca gittim KKTC'ye. Çok dostlarım oldu üstelik. İlk gidişimdeki arkadaşlarımın tümü mücahitti, mesela Erenköy'de savaşmıştı. Gazeteci ve Bayrak Radyosu Genel Müdürü merhum Özer Berkem, Öğretmen Maarif Koleji Müdürü Işılay Arkan, üst bürokrat ve şair Information Genel Müdürü Oktay Öksüzoğlu, sivil toplum öncüsü, daha sonra KKTC Parlamento Başkanı Zorlu Töre hemen aklıma gelen isimler.</div> <div>Lefkoşa'da TRT'ye tahsis edilen ve Rumlardan kalan villa lojmanda oturmaya çekindik, bir apartman dairesine taşınmıştık. Çünkü barış harekatı henüz bitmişti. Hemen her Türk ailesinden şehit olan, Türkleri canlı canlı toprağa gömen, köyleri içindeki insanlarla birlikte yakan, işkence eden EOKA, ENOSİS, Grivas ve Samsun yanlıları adada terör estiriyor, batılı ülkelerin de ne yapacağı bilinmiyor, ambargoyla doymayacakları anlaşılıyordu.</div> <div>ODTÜ mezunu ve Lefkoşa Maarif Koleji Müdürü arkadaşım Işılay Arkan bütün bu dönemleri çocukluğundan öğrenciliğine, evliliğinden göreve başladığı güne kadar bizzat yaşadı. Daha ilk okulda iken Kıbrıs Türk Terakki Teşkilatını kurdu, 16 yaşında Dağ, 18'inde Lefkoşa Sancağında mücahitlik yaptı. Mücahitlik; müteahhitlik veya müsaitlik gibi değil canını ortaya koymak ülkesi için.</div> <div>IŞILAY ARKAN Hoca Ötüken Yayınları'nda çıkan "DİRENİŞ HATIRALARIM-KIBRIS'TA ENOSİS'E KARŞI MÜCADELEMİZ" adlı anı kitabında sözkonusu dönemi anlatıyor. Bugüne nasıl gelindi, özgürlük nasıl kazanıldı, müstakil bir Türk devleti olmak nasıl mutlu bir şey; işte bütün bunlar yeni nesil için eserde satır satır anlatılıyor. Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur tezini haklı çıkarıyor.</div> <div> </div> <div>TUKAY, TÜRK DÜNYASI MİLLİ ŞAİRİ</div> <div> </div> <div>PROF.DR. FATMA ÖZKAN Hanımefendiyi Ankara'dan tanıyorum. O yıllarda Türk Dünyasına gönüllü bir asistan genç alimdi. Bugün dokuz kitapta imzası bulunuyor. Bunlardan biri de ABDULLAH TUKAY'IN ŞİİRLERİ. Kazan Tatarlarının bağrı edebiyattır ve bu aşk; yetim, fukara, kıtlık dönemlerinde itilip kakılan, evlatlık verilen, birkaç yabancı dili ve çevirileri olan, yeni bir eğitim uygulamasından yana, miskinliğe, hantallığa ve kolaycılık karşı çıkan, en zeki öğrenci, yazar ve Şair TUKAY ile artarak devam ediyor. TUKAY hiciv de yazdı. Tenkidi de güçlüydü. Taassuba karşı, batıl inançlara, kötü geleneklere, köhne zihniyete ve gericiliğe karşı mücadele verdi. Mütevaziydi. Yaşama sevinci, umut ve ufuk gösterdi. Şiirleri sosyal ağırlıklıydı. Halkın bilgisiz ve kültürsüz bırakılmasına isyan etti. Tatar konuşma dilini şiirine yansıttı, dili geliştirdi. Toplumu ve sorunlarını hep önde tuttu, çarpıklıkları gördü. İşlediği konular millet, özgürlük, eğitim, çocuk, inanç ve aşk.</div> <div>Mehmet Akif Ersoy ile çok ortak özellikleri var. Aynı duyarlılıklar hakimdir. Çok genç yaşta da vefat etti. Ancak özellikle şiirleri hala Kazan Tatarlarınca her evde okunuyor, Türk Dünyasının olmazsa olmaz şairi. PROF.DR. FATMA ÖZKAN Hoca'nın inceleme, metin ve aktarmalara da yer verdiği ABDULLAH TUKAY'IN ŞİİRLERİ 1100 sahife ve Ötüken imzalı.</div> <div> </div> <div>ÇOK SATANLARDA YEREL BİR NEFES</div> <div> </div> <div>Piruze ve gözyaşlarımı tutamadığım Bosna-Hersek, Saraybosna ve Boşnakların acısını dikkat çeken İncir Kuşları Yazarı SİNAN AKYÜZ'ün YAĞMURUN GELİNİ de "büyük dertlerin dilsizliği"ni anlatıyor. Romanda, 1950'li yılların Kilis'inde geçen, sınırların mayınlandığı kaçakçılık döneminin bir aşk hikayesi konu edilmiş. Musabeyli, Atmalı, Külyanlı ve Dosttallı köyü ekseninden Halep'e kadar uzanan bir öykü. Delal, Şiyar, Ferman, Aso, Kendal, Mısto, Reşo Dayı, Seyfo, Şehmuz, Mizgin, Sultan, Mamo, Baran, Zeyno, Sino, Hace, Dilan, Şifacı Zikra, Nadire ve Serra isimleri hala bölgede yaşıyor mu tartışılır. Ama romanda cuk diye yerine oturmuş. 122. Seyyar Suvari Alayı, Gaziantep 1. Jandarma Tümeni, Teğmen Cevdet, Tabip Atğm Baysal ve Alaattin Paşa da romanda yer bulmuş.</div> <div>Kullanılan kelimeler de öyle; küncü, kalbur tamircisi, tütün kesesi tabakası değil, tahta köprü, kara tren, töre ve gelenekler, bulgur aşının taşları, karnı yüklü, kanaviçe, kirpi eti, hastanın diyabetik ayağa yakalanması okuyucunun henüz fark ettiği hususlar.</div> <div>Töre gereği nişanlısı Şiyar'ın mayında ölmesi üzerine, Şiyar'ın kardeşiyle evlenmeyip, köyünü terk ediyor. Komşu köyde hasta Baran ile evleniyor. Celal artık köyüne girerse öldürülecek. Delal'in mecburen herşeyi göze alarak köyünden geçerken yakalandığında toplanan halka " İnsanı Allah yarattı, canı da Allah verdi. Töreleri ise insan yaptı, insan yazdı. Töre ve gelenekler değişebilir ama İnsan her zaman insandır" biçimindeki konuşmasında töre yara alıyor. Kalabalıklar dağılıyor. Yazar bu vurguyla romanını güçlendiriyor.</div> <div>Yazar SİNAN AKYÜZ'ü Türk Edebiyat Vakfı'ndaki bir etkinlikte tanımıştım. Velut ve takip edilmesi gereken bir müellif. YAĞMURUN GELİNİ 23. Baskı ile çok satanlar listesindeki diğer romanlardan farklı.</div> <div> </div> <div>DÜZGÜN’ÜN PEMBE BOYALI ODASI</div> <div>Başaran Düzgün'ün Pembe Boyalı Odası çok yeni bir roman. Fırından henüz çıkmış ekmek kadar taze.</div> <div>Yazarı daha önce Öksüz Atlar Ülkesinde adlı önemli romanıyla tanıdım. Bir dönem Kıbrıs'ı anlatan ve su gibi akan bir çalışmaydı. Yazar, BAŞARAN DÜZGÜN (1964 Magusa) Kıbrıslı bir gazeteci. Bir zaman tiyatroculuk da, sendikacılık da yapmış. Sahnede Bir Halk Düşmanı'nda rol almış. Daha öğrenci iken Buğday Toprağa Düştü adlı kitapta öykülerini toplamış. Sonra Çakıl Taşları, Pilatus'un Gölgesinde yayınlanmış, aynı eser Türkiye'de Kıbrıs'ta Ümit ve Hüsran adıyla neşir olmuş. Haşmet Gürkan ile Lombousa Krallığının Yeniden Doğuşu kitabını hazırlamış. Ulusal ve uluslararası etkinliklerde sunum yapmış, görüşlerini belirtmiş. Yazılarından ötürü yargılanmış ve bombalı saldırıya uğramış bir fikir emekçisi Başaran Düzgün. 1990 yılından bu yana Adada gazetecilik yapıyor. Mesleki örgütlerde sorumluluk almış.</div> <div>PEMBE BOYALI ODA'da yine bir dönemin Kıbrıs'ı anlatılıyor. Roman kahramanı Mete'nin şahsında mücahitlik, sosyal hayat, aile, şefkat ve sevgi, aşk, biraz hurafe, sivil ve askeri bürokrasi, okul ve öğretmenlerle öğrenciler, meyhane, sona doğru ideoloji, istihbarat ana tema olarak işleniyor.</div> <div>Roman topluma ilerde aynı konuyu çalışacaklar için de önemli bilgi ve diyalog yansıtıyor yazar. Romanda zaman zaman gazetecilik dilini görüyoruz, romanın akıcılığını etkiliyor. Cinsellik de ihmal edilmemiş. Keşke roman tümüyle adada geçen bölümden oluşsaydı. Sonrasını merakla beklerdi okuyucu. İnce Memed gibi birkaç kitap olsaydı. Mete'nin Ankara ve Londra hayatı da daha sonraki romanlarda işlenseydi. Yazarın sosyal demokrat görüşünü romanda hissedebiliyorsunuz. Romanı Ekinoks yayınlamış.</div> <div>Bu konuda muhafazakâr demokrat bir görüşle anlatılan yine Kıbrıs'tan eğitimci Işılay Arkan'ın Direniş Hatıralarım-Kıbrıs'ta Enosis'e Karşı Mücadelemiz meraklıları için tavsiyeye değer bir kitap. İlk eserde sosyal olgu ve hayat, ikincisinde inanç motivasyonlu yaşanmışlık önde.</div> <div> </div> <div>YEDİ MEŞALECİLER VE KORAY’IN KORKULARI</div> <div>Bu TAHSİN YILDIRIM yok mu, durun bakalım daha neler neler bulup ortaya çıkaracak? Hiç de ismi pek bilinmeyen bir yazar "BİRKAÇ EDEBİ FISILTI-YAZILAR, HATIRALAR, MÜLALATLAR” adlı eserin müellifi KENAN HULUSİ KORAY(1906-1943) gündeme taşındı. Genç yaşta tifüsten ölen Yazar, bir Servet-i Fünun öykücüsü. Böylesi edebi ve fikri ekoller artık günümüzde yok. Sorumluluk almış aydınlarımızda bile acımasız bir dünyevileşme artarak gelişiyor. Yazar Kenan Hulusi Koray, ekmek parasını gazetecilikten kazanıyor. Vakit Gazetesi ekmek teknesi. Tek romanı Osmanoflar. Ayrıca hikaye, mensur şiir, deneme ve röportaj gibi yazı ürünleri var. İkiyüze yakın öyküsü olan yazarın Rübab-ı Şikeste hikayesi en dikkat çekenidir.</div> <div>Yedi Meşale ekolüne ait yazar ülkemizde ilk defa korku temalı öyküleriyle okundu. Ceylan isimli romanı yarım kalmış. KBK Pansiyonu, Son Öpüş, Bir Yarasa Bir Kıza Aşık Oldu uzun öykülerinden oluşuyor.</div> <div>Kenan Hulusi Koray yazılarında yaşanmışlığa, beklentilere, insani ve medeni iletişime önem veriyor. Tahsin Yıldırım’ın günümüze taşıdığı araştırma-inceleme türü çalışmada bir kitap olacak kadar da dip not var, bu başlı başına bir birikim ve donanım. Araştırmayı yine Ötüken yayınlamış.</div> <div>Tahsin Yıldırım Öğretmeni kutluyorum. Bugün İtalya'da, yarın Amerika'da olacak ve oğluyla hasret giderecek diye öğrendim. İstanbul kendisini bekleyecek.</div> <div>Kitap Medeniyettir!</div> <div>Olmazsa olmaz!</div> <div>Yaşasın Kitap!</div> <div> </div>