İki Fotoğrafla Günümüz

Mehmet Cemal ÇİFTÇİGÜZELİ

 

Ramazan ayında olmayacak gelişmeler de yaşanıyor, mutluluklar da.

 

İstanbul’da bir anda internet yavaşlatıldı, sosyal medyaya kısıtlama getirildi, piyasalarda deprem oldu, dövizler fırladı. Televizyonların ve gazetelerin manşeti Fakülte Diploması iptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve kurmayları sahur sonrası sabaha karşı gözaltına alındı. Bazılarının mallarına el konuldu. Gazeteci İsmail Saymaz da bu gözaltından nasibini aldı. Dünya medyası böylesi gelişmeleri manşetten veriyor. Değerlendirmeler yapıyor.

 

Hele 1990’lı yıllarda alınan diplomanın 2010 yılındaki bir tasarrufla iptali üniversite eğitim ve turizmden önemli gelir kaynakları bulunan KKTC’de sıkıntılar yaşatacak, Rum kesiminin üç kıtadan 40 bin öğrencisi olan KKTC’deki Türk Üniversiteleri için aleyhte kampanya başlatmalarına ve Cenevre’deki toplumlararası görüşmeleri ekilemez mi? Diploması iptal edilenlerden biri de Üniversitede İşletme Bölümü BaşkanıProf. Dr.Naciye Aylin Ataay Sarıbaşılı’yı talebeleri, hocalarını bırakmıyor Galatasaray Üniversitesinde gelişmeyi kınıyorlar.

 

Öteyandan terör örgütü lideri, çocuk katili ve terörist başı Öcalan’ın “kurucu önder” olarak anılıp, 16 milyon İstanbullunun yani halkın oylarıyla seçilmiş Ekrem İmamoğlu ve arkadaşlarını çıkar amaçlı terör örgütü biçiminde suçlama yapmak akıl tutulması gibidir. Elbette insanlarımız ayrıcalıklı değil, kişi ve gruba bağlı imtiyazları olamaz. Hukuk önünde eşittirler ta ki mahkeme kararıyla suçları sabit görülene kadar. Toplum mahkeme kararını heyecanla bekliyor.

 

Bütün bunlar elbette ki belli bir süre için gündemi değiştirecek ama kesinlikle tırmanan enflasyonu, hayat pahalılığını, işsizliği, sefaleti ve zamları aşağı çekmeyecek. Kağıt 10 TL’yle artık simit bile alınmıyor. En ucuz çay 25, ayakkabı boyatmak 50, kahve 75 TL oldu. Diş polikliniklerinde kanal tedavisi ve diş dolgusu 7700 TL olunca emekli dişini de yaptıramıyor, gözlüğünü de yenileyemiyor. Söz konusu gelişmeler emeklinin ve sabit gelirlilerin girdilerini artırmayacak tam tersi bir de ruh dünyasını ve motivasyonunu da bozacak. Yaklaşan Ramazan Bayramı heyecanı da gerek halk arasında ve gerekse çarşı-pazarda yaşanmıyor. O eski heyecan kaybolmuş. Toplumda hukuk devleti, insan hakları, yargı bağımsızlığı, hür fikir ve bağımsız basın özlemi gittikçe artıyor.

 

GÜZELLİKLERİ YAŞAMAK, DOST BİRİKTİRMEK

 

Bu arada Prof. Dr Nevzat Yalçıntaş Hoca rahmetlinin ramazan iftar geleneğini evlatları Murat ve Mehmet Yalçıntaş Eyüp Mihmandar Restoran’ta düzenledikleri program ile devam ettiriyorlar. Yalçıntaş Ailesinin baba dostları, akademisyenler, yazarlar, müteşebbisler, sivil tolum temsilcileri, akrabaları, yakınları, arkadaşları yine bu iftar vesilesiyle bir araya geldi hasret giderdi. Açılış konuşmasında kendisiyle son 30 yılını birlikte geçirmiş biri olarak benden rica ettiler. Dedim ki; Nevzat hoca dost biriktiren, bilgi yansıtan, adaletten, hukuktan ayrılmayan, hiç sıkılmadan sorun dinleyen, problemler karşısında çözüm üreten, sevgi ve şefkat abidesi bir ilim adamıydı.

 

Bir defasında TBMM bahçesinde Gagavuzya'dan Gazeteci Petri Yalanci ve Kosova Prizren'den Kuş Dergisi yazarı Osman Baymak'ı gördüm. Canları sıkılmıştı. Sonra öğrendim ki Türk Tanıtma Fonundan her yıl Türkçe yayınladıkları yayın organlarına tahsis edilen cüzi yardımın Sorumlu Bakan Beşir Atalay, iptal edildiğini söylemiş. İki soydaşımızı motive etmeye çalıştım ve doğru Yalçıntaş Hoca'nın odasına gittik, durumu kulağına söyledim, hemen sekreterine emir vererek birinde 1000, diğerinde 3000$ olan zarfları bölgelerinde Türk toplumunun önemli isimleri olan bu aydınlara verdirdi. Türkçe yayın Kuş ve Gagavuzya'nın Sesi'nde devam edecekti. Vedalaşırken "Mehmetcim bu arkadaşlar ülkelerinde Türkçeyi ve Türk'ü temsil ediyorlar. Tahsisatın kesilmesiyle birlikte, bu arkadaşlar Bakana değil, aynı zamanda Türkiye'ye küserler. Onları kazanmamız lazım" demişti.

 

Bir başka günde Çin Büyük Elçisi yemek vermişti. Beni de davet etti. Laf lafı açtı, Büyükelçi Uygur Türklerine soykırım uygulayan Çin yönetimini kınayan protesto mitinglerinde Çin bayrağının yakılmaması ricasında bulunmuştu. Hoca da Uygur dostlarına iletti. Pekin'i protestolar yine devam etti, hala sürüyor ama bayrak yakılmadı, yakılmıyor.

 

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatına aday olarak gösterildiğinde Avrupa Konseyindeki Marksist, sosyalist, Hıristiyan, demokrat, liberal ve cumhuriyetçilerin tümünden oy alarak ipi göğüslemişti. Böylesine bir itibarı vardı. Türk Cumhuriyetleri'ne gittiğinizde mutlaka bir hizmetini görmek de mümkündü. Almatı'da Osmanlı Mimarı stiline uygun bir caminin minaresi dikkatimi çekmişti, öğrendim ki bunu Yalçıntaş hoca yaptırmış.

 

“GELECEĞİNİZİ BİLİYORDUK” SEVİNCİ

 

1992'de Kırım'a gitmiştik. Kırım Tatarları vatanlarına kavuşmanın sevinci içindeydi ama işsizlerdi. Yalçıntaş Hoca, Aydınlar Ocağı ve Türkiye Milli Kültür Vakfı olarak oraya onlarca halı dokuma tezgahı getirtmiş, çok fazla aileyi iş sahibi yapmıştı.

Kırım'da dağ başındaki bir aileyi habersiz ziyaret etmiştik. Bosna'da da öyle... Sanki her iki aile de, hoca ve arkadaşlarını görünce "Geleceğinizi biliyorduk, hoş geldiniz" demezler mi? Hoca çok duygulandı. Bu yaşlı insanlar kendilerini hala Osmanlı Cihan devleti içinde yaşadıklarını sanıyorlardı.

 

Cihat Yaycı Paşa da konuşmasında "Yaşadığımız bu duyarlı günlerde hocamızın görüşlerine çok fazla ihtiyacımız olacaktı. Böyle bir krizden çıkmamıza büyük faydası olurdu. Asıl hocamız bugünler için gerekti” demesi herkesin gözlerinin nemlenmesine sebep oldu. Tespit çok doğru idi. Çünkü Prof. Yalçıntaş Suudi Arabistan gibi bir ülkede idama mahkûm 5 Türk vatandaşını idam edilmekten kurtarmıştı.

 

Taşradan gelen çok sayıda konuk vardı. Akçakoca Kültür Platforma hemen dikkat çekti. Prof. Dr. Ekmelettin İhsanoğlu, Kocaeli Aydınlar Ocağı eskimez başkanlarından Dr. İbrahim Kahraman, Mustafakemalpaşa'dan eski Belediye Başkanı Sadi Kurtulan, sivil toplum adına TMKV yönetim kurulu üyesi Mehmet Tuna Somay, parlamentoda eski talebesi ve eski bakan yardımcısı Dr. Alaattin Büyükkaya da yaptıkları selamlama konuşmasında hocanın özelliklerinden, güzelliklerinden, iyiliklerinden, fikri üretiminden ve paylaşmasından bahsettiler.

 

Bu iftarda her yaş grubundan insanlar vardı. 87 yaşındaki Mehmet Yüksel Şenol da ta Edremit'ten gelmişti. Hocanın Baba tarafından memleketi Kırıkkale, Lefkoşa ve Bursa'dan da misafirler vardı. Prof. Dr. Murat Yalçıntaş ve Mehmet Yalçıntaş masaları teker teken dolaşarak "hoş geldiniz" dedi, sonra da bir teşekkür konuşması yaptı. Ahsen Okyar bol bol resim çekti ve bana da gönderdi.

 

Rahmetli Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş böylesi etkinlikler sonrasında aracı olmayanları, arabasıyla gelenlere paylaştırırdı. Bu defa da öyle oldu. Prof. Dr. Yusuf Balcı, beni, eskimez kurucu rektörler Prof. Dr Niyazi Eruslu ve Prof. Dr. Ümit Doğayım Arınç'ı Ümraniye'ye götürdü, Adem Aslan ise Mehmet Şadi Polat, Prof. Dr. Yahya Doğan, işadamı Mehmet Tosun'u Anadolu tarafına bıraktı.

 

Güzel bir geleneği yaşatıyor dostlarımız. İftarda Nevzat Gökalp de koşturup durdu, hem de birkaç gündür.

 

Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş Hoca nurlarda uyusun, mekanı cennet olsun. Böylesi bir birliktelik her şeyin fevkindeydi.