<div><strong>Metin MERCİMEK</strong></div> <div> </div> <div> “41 çeşit yararlı gıda maddeleriyle yapılan ve de çok lezzetli bir tatlı olan Aşure, hep birlikte yaşamayı hem de paylaşmayı ortaya koymaktadır.”</div> <div>Birçok faydalı ürünleri içinde bulunduran Aşure, asıl adı Aşir olup, Hicri aylarının ilki olan Muharrem ayının onuncu gününde ele alınır ve hazırlanır. O nedenle Muharrem ayı aynı zamanda Aşure ayı olarak da bilinir.</div> <div>Nasıl ki, insanlar birbirine karşılıklı destek sağlayarak, dengeli bir biçimde, fizyolojik ya da psikolojik çerçevede yaşamı sürdürmeleri ortak yaşamı ortaya koyuyorsa, Aşure de aynı zamanda insan ilişkilerinde birleştirici bir unsura sahiptir. Özellikle hazırlanıp dağıtılması bir ortak yaşama ışık vermektedir. Ayrıca toplumumuzda çok önemli bir yeri olan Aşure, bir taraftan birlikte yaşamayı ve paylaşmayı, bir taraftan hoşgörü ve şükretmeyi, diğer taraftan da bereketi tanımlayan çok yönlü tatlılar şahı olarak da tanımlanır.</div> <div> </div> <div>Aşure ayı olan Muharrem ayının geçmişine bir göz atacak olursak, İslamiyet’ten önce var olan kadim dinlerden beri önemli bir yeri tutmaktadır. Muharrem ayı, Hazreti Muhammed’in hicretinden sonra 61 yılında yaşanan bir acı vaka ile İslam toplumu üzerinde yok olmayan bir yaraya dönüşmüştür. Bu tarihte Kerbela denen mevkide, Hazreti Hüseyin ve ailesinin şehit edilmesiyle başlayan olay, bu güne kadar hareketli olarak sürüp gelmiştir. Olayda Hazreti Hüseyin’in aldığı ok darbesiyle atından düşerek Kerbela toprağında kanın akması, İslam toplumunda sonu gelmez bir matemin kaynağı haline gelmiştir.</div> <div></div> <div></div> <div>Aşure ayının şenlikleri her yörede olduğu gibi, eski yıllarda Kilis’te de kendini göstermiştir. Özellikle yıllar önce görme özürlülerin ortaya çıkmasıyla Aşure günü, büyük bir coşkuya dönüşmüş ve şu şekilde kutlanmıştır.</div> <div>Muharrem ayının onuncu günü yapılan Aşure, dağıtılmaya başlanırken ihtiyacını ancak toplayacağı yardımlarla gideren görme özürlüler, sokak sokak dolaşırlar. Buna “Aşircilerin Körü” denir. Aşircilerin körü ikişer, üçer gruplar halinde her kapı önünde şu şekilde, “Hesan’ım vay, Hösün’üm vay” diye kendilerine özgü bir makamla söyleyerek seslerini duyurur ve sadaka toplarlar. Aslında bu işlemi sürdürürken, doğaçlama olarak bir ilahi şekline dönüştürdükleri ise herkesin ilgisini çekmiş ve onları seyretmek bile bir ayrıcalık yaratmıştır. Bu konuda Kilisli Kel Mithat (Mithat Yaşar) olarak bilinen musiki eğilimli büyüğümden almış olduğum bilgiye göre, Aşirlerin körü, kapı kapı dolaşırken ilahilerini daha çok Hüzzam makamında icra ettiklerini söylemişti. Aslında bu bir gelenek haline gelebilirdi. </div> <div>Günümüzde bu anlamlı görüntüler artık olmasa da, bu gün yine de apartmanları dolaşarak hem de üşenmeden kapı kapı Aşure dağıtımını yapmaları, birlikte yaşamın ve paylaşmanın en güzel bir örneğini gözler önüne sermektedir.</div> <div>Görüldüğü üzere Aşure geleneği, bizleri birlikte yaşamamızı sağlarken, bir taraftan paylaşmayı öğretiyor, bir taraftan da hoşgörülük ilkesini yansıtıyor. Belki de sosyologların aradığı “Ortak Yaşam”a ışık veren mesaj, Aşurededir.</div>