Alâeddin Yavaşca’nın Ölümsüz Eseri “Boğaziçi”

Metin MERCİMEK

 

“Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça’nın hayat felsefine bir göz attığımız zaman, onun sadece Kilis’in değil, ülkemizin kıymetli bir mu****inası olduğunu görürüz. Bebeklik günlerinden tutun hekimlik alanına, musiki yaşamında devam eden eşsiz bestelerine kadar hep başarılar sergilemiştir. Bu başarıya ulaşan eserlerinden biri de “Boğaziçi” bestesidir. Çünkü hem şiiriyle hem de bestesiyle ilk defa ‘Boğaziçi’ni ele almıştır. Kilis Vakfı Yönetim Kurulu olarak bizler onu rahmetle anıyoruz.”

 

Ahmet SÖĞÜT

İstanbul Kilis Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi

Yıl, 1 Mart 1926.  Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca, Kilis’te musikinin çok az ses verdiği ve dış âlemde sadece kuş sesleri ve doğal esintilerin olduğu yıllarda dünyaya gelmiştir. O günlerde evlerde ise, ud, keman, saz, gramofon, taş plak ve çevreden yansıyan ezan sesleri hakim. Alâeddin Yavaşca, bu dar çemberin içinde anılan tarihlerde, babasının evde kullandığı gramofonda dinlemiş olduğu taş plakların nağmeleriyle yoğrulmuş ve ilk musiki dersini 6 aylık iken almıştır. Hatta ağladığı zaman, taş plakların çalınması ile sustuğu ailesi tarafından tespit edilmiştir.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilen İstanbul, bu fetih aşamasında yeni bir çağ başlatmış ve tüm dünyanın ilgisini celbeden bir yöre haline gelmiştir. Bilhassa Boğaziçi’nin ihtişamı yıllarca hep tasvir edilmiş ve onun hakkında birçok bilgiler yayınlanmıştır.

Ancak İstanbul’u çok iyi tanıyanlar ve ona gönül veren yazarlar, şairler ve bestekârlar, Boğaziçi’nin güzelliğini ele almışlarsa da, hem beste hem de şiir bazında bütünsel bir yorum yapmamışlardır. Bu konuda sadece hocamız Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca, 1957 yılının güzelliğinde, içindeki derin aşkın verdiği bir ilhamla Boğaziçi’ni keşfetmiş ve onu şiir ve beste ile birlikte ele alarak doyulmaz bir eser meydana getirmiştir.

Hem güftesini, hem bestesini birlikte ele alan Yavaşca, bu eserinde, derin sevgisini Boğaziçi’nin tüm güzellikleriyle süslemiş ve aşkı doğayla, doğayı da aşkla bütünleştirmiştir. Bir tarafta şiirin vermiş olduğu Boğaziçi’nin ihtişamı, diğer tarafta mısralardaki sevgi coşkusu, bir tarafta da Hicaz makamının hisli vurguları, esere bir renk katmış ve doyulmaz güzellikte bir şarkı ortaya çıkmıştır.

Sözü edilen bu güzel eser, 15 Mart 1957 yılında İstanbul Sultanahmet’te Hicaz Zirgüle makamında bestelenmiştir. Şimdi bu şarkının sözlerini hep birlikte görelim:

 

BOĞAZİÇİ ŞEN GÖNÜLLER YATAĞI
HER BUCAĞI ÂŞIKLARIN OTAĞI
YAMAÇLARI SANKİ CENNETİN BAĞI,
MEHTABI HOŞ, GÜNEŞİ HOŞ, GÜNÜ HOŞ,
BOĞAZİÇİ HERKESİ EDER SARHOŞ.

PIRILTILAR OYNAŞIRKEN SULARDA
ÖTÜŞÜRLER MARTILAR KUYTULARDA
TARABYA’DA BEBEK’TE, ÜSKÜDAR’DA,
MEHTABI HOŞ, GÜNEŞİ HOŞ, GÜNÜ HOŞ,
BOĞAZİÇİ HERKESİ EDER SARHOŞ.”

 

Nasıl ki, Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u güçlü zekâsıyla fethetmişse, sevgili hocamız Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca da eşsiz şiir ve bestesiyle, Boğaziçi’ni keşfetmiştir. Bu muhteşem şarkıyı Hicaz Zirgüle makamında besteleyerek tüm musiki severlere armağan eden ve ruhumuzda yeni bir sayfa açan Yavaşça’yı kutluyor ve rahmetle anıyoruz.