<div><strong>Aile ve Toplumda Birbirini Tamamlayan Kadın ve Erkektir</strong><strong> </strong></div> <div><strong> </strong></div> <div><strong>Metin MERCİMEK</strong></div> <div> </div> <div> </div> <div> “Kadın erkeğe, erkek de kadına eş olduktan sonra, gerek ailede gerekse toplumsal hayatta birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici olmaları kaçınılmazdır.”</div> <div> </div> <div>Hayatta yalnız başına yaşayabilmek çok zor ve de imkânsızdır. Her ne şekilde olursa olsun insanın insana ihtiyacı her zaman vardır. Bu ihtiyaç ilişkileri içinde geçimsizlik, anlaşmazlık, mücadele, hatta kavga bile olabilir. Ancak biz insanlara düşen en büyük görev, bu ilişkileri sürdürürken hoşgörü, dostluk, sevgi ve barış etkenlerini elden bırakmayacağız. Çünkü insanlarla kötü ilişkiler içinde olmak, yaşamımızı hem zorlaştırır hem de hayatı çekilmez kılar.</div> <div> </div> <div>Kadın ve erkeğin iyi ilişkiler içinde bir yaşam sürdürmesi ise, hayata büyük lezzet katar, huzur ve sevinç verir. Hem de hayatımız dostluk ve arkadaşlığın ışığı içinde yer alır. Bu nedenle, mademki, kadın-erkek olarak birbirimize muhtacız, öyleyse aramızda iyi ya da kötü diye bir ayırım yaparsak, sevgi koşulları koyarsak, yaşam isteğimiz ne denli çok olursa olsun, bu isteği kesintisiz sürdüremeyiz.</div> <div> </div> <div>Kadın ve erkeğin aile ve toplumsal hayatta birbirlerini tamamlayabilmeleri için, elden geldiğince küsü duygulara yer vermemeleri gerekir. Çevremize, yakınlarımıza, hatta aile içi bireylere bir göz attığımız zaman, birbirine küs olan birçok insanları görürüz. Bunların içinde kin besleyenler bile olmaktadır. Hatta sudan sebeplerle birbirine alınan, kırılanlar da vardır. Özellikle aile içi ve akraba kırgınlıkları, kendini dünyaya odaklayan, yani dünyasal değerleri paylaşmayan veya dünyasal olaylarda anlaşma yolu bulamayan insanlarda daha sıklıkça görülmektedir. Tabi ki böyle bir tutumu benimseyen kişiler de yanlarında dost, arkadaş, akraba diye kimseleri bulmaları hayli zordur.</div> <div> </div> <div>Aile içi tartışmalarda, kadının güçlü ya da güçsüz olduğu hep gündeme gelmiştir. Örneğin, kadın güçsüz mü? sorusu karşımıza çıkmakta. Bu konuda almış olduğum bilgilere göre, doğrulara şu şekilde varılmıştır. Kadının gücü nedense hep erkeğin gücüyle mukayese edilir ve erkeğin fiziksel özelliklerine göre de güçsüz olduğu sonucuna varılır. Oysa yapılan araştırmalar kıtlık, hastalık ve salgın gibi durumlara karşı kadınların erkeklere göre daha dayanıklı olduğu görülmüştür. </div> <div> </div> <div>Diğer taraftan, günümüzde kadının, ekonomik ve siyasi alanda güçsüz bırakıldığı, karar mekanizmalarından da dışlandığı görülmektedir. Oysa özgürleşebilen kadın güçlüdür. İster evinde oturur, ister işe gider, ister yazar, ister konuşur. Kimseye muhtaç olmamak için dikiş ve nakış dikerek hayatını idame ettirir ve de korur. </div> <div> </div> <div>Görüldüğü üzere, kadın ve erkek aynı özden yaratılmış, akıl ve cins bakımından da aynı özelliklere sahiptir. O nedenle kadın erkeğe, erkek de kadına eş olduktan sonra, gerek ailede gerekse toplumsal hayatta birbirlerini tamamlayıcı ve destekleyici olmaları şarttır. </div> <div> </div>