Çarıktan Spor Ayakkabısına

Çarıktan Spor Ayakkabısına

Çarıktan Spor Ayakkabısına

İbrahim ALİSİNANOĞLU

 

Tramvay durağında beklerken, bekleyenlerin ayaklarındaki ayakkabılar dikkatimi çekti.

Ben hariç, durakta elliye yakın farklı yaştan; kadın erkek, çoluk çocuğun ayağında spor ayakkabıları vardı!

Spor ayakkabılarının sporculara sağladığı katkılar bir yana…

Yaşlı dedenin, genç kızın, delikanlının, çocukların, abiye giyen hanımefendinin, ev kadının, smokinli beyefendinin, şalvarlı emminin, pazarcı dayının, iş adamının, işçinin, öğrencinin, öğretmenin, fabrika da çalışanın, tahsillinin, cahilin, köylünün, kentlinin, hemen hemen toplumun tüm kesimlerinin ayağında spor ayakkabısı.

Şimdiki kuşak spor ayakkabısını; sınıf, cinsiyet ve yaş farkını ortadan kaldıran, statü, sembol, rahatlık, sadelik, kolaylık sağlayan evrensel bir ürün olarak görüyor.

Oysa bizim de kendimize özgü bir ayakkabı geçmişimiz, tercihimiz ve kültürümüz de vardı.

” Osmanlı İmparatorluğu’nda ev içinde yüzleri atlas ve kadife kumaşlardan yapılmış, üzerleri sırmayla işlenmiş hafif ayakkabı ve terlikler, dışarıda ise deri ayakkabı ve süslenmiş çizmeler giyilirdi… Ayakkabılar yapıldıkları malzemeye,biçimlerine ve kullanıldıkları yerlere göre adlar alırdı. “

“Başmak”, “cicime”, “çapula”, “çizme”, “yarım çizme”, “çedik”, “pabuç”, “edik”, “fotin”, “galoş”, “mest”, “kalçın”, “kundura”, “merkub”, “nalın”, “sandal”, “terlik”, “tomak”, “yemeni” başlıca ayakkabı çeşitleriydi. Genellikle alçak ökçeli ya da ökçesiz, yumuşak deriden yapılan rahat ayakkabılar tercih edilirdi. Dışarıda giyilen ayakkabılardan bazıları mest-ayakkabı gibi iki parçadan oluşurdu.

Ayrıca;” Anadolu geleneğine göre kadınlar bekârsa sarı, evliyse kırmızı, dulsa yeşil çarık ya da ayakkabı giymişlerdi. Anadolu’da en yaygın ayakkabı rengi ise siyah ve kahverengi olmuş… Siyah resmî giyimlerle kullanırken, gelin ise genellikle beyazdı.”

Ayakkabı geleneğimiz ve kültürümüz cumhuriyet döneminde de devam ettirildi.

1980’li yıllardan sonra liberalizmin cazibesi karşısında tutunamayan ve hızla onun kapsama alnına giren Türkiye’de, buna paralel olarak spor ayakkabıları da vitrinleri süslemeye, ayaklara geçirilmeye başlanmıştı.

Değişimin olduğu kadar gençliğin, dinamizmin, rahatlığın ve özgürlüğün de timsali olan spor ayakkabısı;

Performans, estettik, yararlılık ve kolaylık sağlaması, fonksiyon ve moda özelliklerini birleştirmesi, hız, güç, tutum ve tarzı ifade etmesi nedeniyle küresel ölçekte kabul gören bir ürün, bir kültür halinde geldi!

Sınırları ortadan kaldıran, toplumu tekleştiren, aynılaştıran, milliyet ve inanç gözetmeksizin evrensel bir tercih, popüler kültürün önemli öğesi olarak spor ayakkabısı karşımızda durmakta.

Deriden üretilmeye başlanan “ayakkabının tarihi 14 bin yıllık” bir geçmişe sahip.

Dün moda olan spor ayakkabısı, bugün, kot pantolon gibi küresel kültürün vazgeçilmezi oldu.

Haphaptan çarığa, çarpanadan yemeniye, iskarpine, naylon ayakkabıya… iskarpinden şimdilerde spor ayakkabılar geldik.

Bizim için de spor ayakkabısı, birey ve toplum olarak hayatımızın son elli yılında; değişimin, gelişimin, tercihlerimizin, hayat bakışımızın ve anlayışımızın, tutkularımızın, alışkanlıklarımızın nereden nereye geldiğinin çarpıcı bir örneği.

Şimdi herkesin ayağında bir spor ayakkabısı var!

Neticesinde; Köşker öldü, kunduracı esnafı unutuldu!

Artık bayramlarda çocuklarımıza sahtiyan kokan kunduralar yerine, marka logolu spor ayakkabıları alıyor, anlamını bilmediğimiz yazıların işgal ettiği tişörtler giydiriyoruz.

Yaşasın medeniyet!

 

Fotoğraf: İbrahim ALİSİNANOĞLU - Yemenici-2020 Gaziantep

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
Üzgünüz ilginizi çekebilecek içerik bulunamadı...